Kindarlık üzerine
- Gamze Dönmez
- 3 Şub
- 1 dakikada okunur
Bazı insanlar kinci olduklarını açıkça dile getirmekten çekinmezler, hatta bunu biraz da övünerek anlatırlar:
“Genellikle anlayışlı ve sabırlıyımdır; ama tüm iyi niyetime rağmen yapılan saygısızlıkları ya da haksızlıkları asla unutmam, kinciyimdir.” gibi.
Kin tutmak bir savunmadır. Kin tutulan durumlar, haklılığın şüphe götürmediği, öfkenin meşru bir temele dayandığı durumlardır. Dolayısıyla kin tutmanın, insana güçlü hissettiren bir yanı vardır.
Oysa gerçek durum tam tersidir. Kinci olmak, kişinin kırılganlığına dair bir bilgi verir bize. Yarasını iyileştiremediği anlamına gelir. Aşırı kırılgan insanlar, yıllar sonra bile yaşadıkları bazı olayları hatırladıklarında ilk günkü canlılığıyla tepki verirler. Halen aynı öfkeyi ve nefreti görürsünüz gözlerinde; sıcaklığı hiç geçmemiştir yaşadığının.
Burada mesele kişinin haklı olup olmadığından bağımsızdır. Kişi, son derece haklı olabilir, kırılmıştır, yaralanmıştır. İlişki onarılamayacak bir duruma gelmiştir. Hepsi olabilir, ama yara zamanla iyileşir. İzi kalsa bile, bu izi gördükçe içimiz sızlasa bile yara, tekrar kanamaz.
Yarası kabuk bağlayamayanlar için kin tutmak, kişinin kırılgan benliğine giydirdiği bir zırh gibidir.
Haklılığını tekrar tekrar hatırlayarak, o zırhı korumaya çalışır. Fakat bu zırh, bir yandan koruma sağlarken, diğer yandan kişinin iyileşmesini, dahası iyileşmesi gereken yanlarını görmesini engeller.
Yaranın iyileşmesi için hava alması gerekir değil mi?


Yorumlar