top of page

The Substance film analizi

2024 yılının en çok konuşulan filmlerinden biri oldu The Substance.


Filmi izlememiş olanlar için yazının sürprizbozan içerdiğini belirtmek isterim.


Film üzerine kadın bedeninin nasıl metalaştığı, nasıl bir sermaye haline geldiği ve erkeklerin tüm bunlardan nasıl muaf olduğu üzerine çok iyi yazılar yazılmış. 


Ben filmi kendi uzmanlığıma uygun olarak, farklı bir yerden aktaracağım. 


Yıllarca sahnede olan ve sürekli alkış alan bir kadın Elizabeth. Muhtemelen bedeninden de memnun. Bunu evinin başköşesine asmış olduğu devasa fotoğrafından ve stüdyonun çıkışındaki fotoğraflarıyla bezeli koridordan keyifle geçişinden anlıyoruz.


Bu kadın, bir anda yaşlandığı gerekçesiyle işine son verileceğini öğrendiği an bedeninden nefret eder hale geliyor. 


İşte orada bu kendinden memnun görünme halinin aslında narsistik bir zırh olduğunu, gerçek benliğinin ise son derece kırılgan olduğunu anlıyoruz.


Bu benlik öylesine kırılgan ki hızlıca deprese oluyor ve yeniden zirveye çıkabilmek için ne olduğu belli olmayan bir ilacı vücuduna enjekte edebiliyor.


Ciddi bir patolojik narsizmden bahsediyoruz. Çünkü bir narsistin depresyonu son derece yıkıcıdır ve yaşamına devam edebilmesi için de o büyüklenmeci zırha tekrar bürünmelidir. 


Omurgasından yeniden doğurduğu o genç kendisi de büyüklenmeci narsist yanı olur.


Kırılgan benlik (yaşlı bedeni) ve büyüklenmeci sahte benliği ( genç bedeni) ayrı ayrı görürüz film boyunca.


Büyüklenmeci benliğin kendini beslemek için sınırları nasıl zorladığını, ne kadar yıkıcı olabileceğini, ne kadar bencil olduğunu izleriz.


Büyüklenmeci kendilik güçlendikçe gerçek benlik iyice ezilir ve neredeyse yok hale gelir. Büyükenmeci yan, onun bu halini görmeye asla katlanamaz ve onu ısrarla yok sayar. 


Böylece genç beden yavaş yavaş gerçek bedeninden tiksinmeye başlar. Öyle ki Sue (genç beden), Elizabeth’ in daha fazla yaşamaya hakkı olmadığını, kendisinin daha fazla zamana ihtiyacı olduğu, o bütün gün yemek yiyip televizyon izlerken kendisinin hayatta yapacağı çok şey olduğunu vurgular. 


Ona olan nefreti iyice büyür ve bu, yok olma tehdidiyle de birleşince Elizabeth’ i vahşice öldürmekten çekinmez. 


Gerçek benlik ölünce kendisinin yaşamaya devam edeceği yanılgısı da narsistik benliğin başka bir büyüklenmeci özelliğidir.


Pek çok kadın bedenini kusurlu algılıyor. Bu ‘kusur’ ları kapatmak için türlü uğraşlara giriyor ve gerçek hallerinden utanç duyuyor. Burada kadınlara dayatılan güzellik standartların etkisi elbette çok yüksek. Ancak filmdeki karakter bu uğurda gerçekçi değerlendirmelerden öylesine kopuyor ki burada toplumsal nedenlerin dışında bireysel psikopatolojinin çok belirleyici olduğunu söylemem gerek.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
His Three Daughters filmi üzerine

His Three Daughters, babalarının ölümünü beklemek üzere bir araya gelen üç kız kardeşin ilişkilerine odaklanıyor. Yıllardır mesafeli olan...

 
 
 
Terapi gibi gelen şeyler

İnsanlar bazen kendilerine terapi gibi gelen şeylerden bahsederler. İyi bir tatil mesela, bazılarına terapi gibi gelir, tüm stresleri...

 
 
 
İlerleme baskısı üzerine

Günümüzde kariyer konusunda sürekli bir "daha fazlasına sahip olma" ve "daha yükseğe çıkma" baskısı mevcut.  Kabul edelim çoğumuz dikey...

 
 
 

Comments


Copyright © 2018 Gamze Dönmez. Bu sitedeki yazılar yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılamaz.

bottom of page