"Saklanmak haz verir, bulunmamak ise felakettir"
- Gamze Dönmez
- 3 Şub
- 2 dakikada okunur
‘Saklanmak haz verir, bulunmamak ise felakettir’ der Winnicott. Saklambaç oyunu, küçük çocuklar için bu sözün somut bir sahnesidir. Ayrılma ve birleşme, çocuk için bu oyunda tekrar tekrar deneyimlenir. Çocuk önce saklanır ve kısa bir süre kendi başına olmayı deneyimler, sonra bulunur ve bağlanmanın sıcaklığını yaşar. Bu döngü, çocuğa hem kendini keşfetme hem de güvende hissetme fırsatı sunar.
Saklanmanın verdiği haz, bulunacağına dair taşıdığı güvenden kaynaklanır. Çünkü güvenli bir bağlanma olmadan yalnızlık zorlayıcı ve tehditkar bir deneyime dönüşebilir. Ancak, bulunacağına dair bir güvenle desteklenen yalnızlık, çocuğun gelişimi için zenginleştirici bir sürece dönüşür.
Yine Winnicott, ‘yalnızlıkla baş etme kapasitesi’ni bir kişinin ruhsal sağlığının önemli bir göstergesi olarak görür. Bu kapasite, erken dönemde bakım verenle kurulan güvenli bağlarla temellenir. Yalnızlık, bazıları için korkutucu ve katlanılması zor bir duygu iken, bazıları için yaratıcı bir keşif alanı olur.
Birçoğumuz ise bu iki uç arasında bir yerdeyizdir. Yalnızlıkla baş etme kapasitesi yüksek olan kişi, görüleceğine dair temel bir güven geliştirmiştir. Bu güven, kişinin tek başına kalabilme yeteneğini artırır ve yalnızlığı tehdit olarak görmekten uzaklaştırır.
Üstelik yalnız kalabilmek, sadece bir mola ya da huzur arayışı da değildir. Kişinin farklılıklarını kabullenip ötekiyle karşılaşmaya hazır olmasının da bir göstergesidir. Yalnızlıkla baş etme kapasitesi yüksek olan kişi, farklılıklarıyla ötekilerin karşısında var olabilir, kendini olduğu gibi ortaya koyabilir.
Yetişkinlikte ise kaybolma, yalnız kalma ve görülme ihtiyacı, çocukluk dönemindeki bu temel deneyimlerin yankısıdır. Psikolojik açıdan sağlıklı bir yetişkin, zaman zaman ‘kaybolmak’ yani bir süre kendiyle kalmak ve dünyadan uzaklaşmak ister. Bu, bireyin iç dünyasına dönerek kendini yeniden keşfetmesine olanak tanır. Ancak bu kayboluşun bir sonu olmalı, kişi, ilişkisel bağlarını yeniden kurabilmelidir. Kaybolmak ve yeniden bulunmak arasındaki bu döngü, kişinin hem içsel hem de sosyal dengesini sağlaması için kritik bir öneme sahiptir.
Yetişkinlikte yalnız kalma ve görülme arasındaki bu dengeyi bulabilmek, kişinin yalnızlıkla baş etme kapasitesini ne kadar geliştirebildiğine bağlıdır.
Günümüz dünyasında yalnızlık, özellikle dijital çağda farklı bir boyut kazanmıştır. Saklambaç oyununda çocuk fiziksel olarak bir bağ kurmaya çalışırken, yetişkinler de çevrimiçi dünyada ‘bulunmayı’ bekler. Sosyal medya platformları, tıpkı çocukların saklambaçta ‘beni bul’ diye fısıldaması gibi, yetişkinlerin görünür olma çabasına sahne olur.
Comments